3 Ekim 2012 Çarşamba

EGO yada elektrik-gaz-otobüs işletmeleri


Merhaba sevgili sevgililer,14 şubat Şevkliler Gününe yaklaştığımız şu dakikalarda size "ego" dan bahsedicem. Ama bunun sevgilinizle ilgisi yok. bildiğiniz gibi Freud abimiz demiş ki" ego şahlanmış bir at üzerindeki şovalye gibidir. Diger bir ifadeyle bizim vicdanımızdır..." falan filan .. Kelimelere dikkat edicek olursak sevgili okur at diyo, şovalye diyo.. Atlar asil hayvanlardır sevgili insancıklar sovalyeler desen artizliğin kralıdır.. Yani egoyu böyle güzel tanımlarken birde neler görüyoruz sevgili okuyucularım.. koskoca üniversitelerde minicik öğretim körevlileri... Peki bu mükemmel egoya sahip körevliler ne yapıyor sistem kuruyor kendince çarkalarını yalanla dolanla hulahop misali çeviriyolar... Öğretmen ne içindir sevgili okuyucum, tazecik pembe beyinleri eğitmek icindir.. İyi örnek kötü örnek diye bişiy vardır.. kimileri iyi örnek olurlar, kimileride kötü örnek olurlar ama önceden söylemen lazım bakın cocuklar "kötüyüm ben kötüyüm , kötüyüm, kötüyüm herkesi hasta ederim, ederim.. ishal yapar kustururum, bezdiririm....." diye...

İnsanlar sıfatlarıyla hatırlanır sevgili okurum.. birisi "Memoli'yi hatırlıyon mu?" dediginde isimler hatırlanmaz... hemen "hangi Memoli lan?" derler.. sizde "hani var ya egolu Memoli" dersiniz, hemencik hatırlanır egolu Memoli.. yani sevgili okurum siz siz olun sizi hatırlatıcak sıfatlarınızı hep güzel tutmaya çalışın..

bu arada Freud abimiz son olarak şöyle demiş "egonun kaynağı cinsellik, açlık gibi ihtiyaçların en bencilce doyurulmasıdır.." aman dedim kaynağı buysa hiç girmem anında çıkarım bu konudan..

insan olun insancık olmayın...

bi maniyle bitirelim yazımızı çünkü vaktim kalmadı. gidip bazılarının egolarını okşamam lazım..

sinirliyim biraz beynim dolu..
belli olmuyor öğretim körevlilerin sağı solu..
orhanoğlan der ki adam olun....
yoksa kızar hulki cevizoğlu...
--

14 Şubat 2009 Cumartesi

SONRA, SONRA, SONRA...



Merhaba sevgili yalnızlar... Evet eminim yalnızlar okuyordur sevgililer gününde bu yazıyı, Sevgililer şu dakikalarda mutlu mesut oynaşmakta, bülbül misali şakımaktadırlar... yalnızlarsa bu cumartesi gününde önce öğleye kadar yatmakta sonra bi kahvaltı, çay, kahve derken Tv de"Disko Kralı" başlayana kadar nete girip ordan oraya dallanmaktadırlar..

Sevgili yalnız okurum, dünyanın en güzel şeyidir sevmek, öğleye kadar uyumaktan daha dinlendirici, kahvaltıdan, çaydan, kahveden daha gerekli, "Disko Kralı"ndan daha eğlencelidir; üzerine bide sevildiğinizi biliyorsanız tadından yenmez.

Liselisinizdir, yeni ergensinizdir, Sonra bi okul günü görürsünüz onu işte o gün seversiniz okulu ve tabi ki o 2 kara kömür gözü... Her teneffüs saati önce lavaboya saçları düzeltmeye sonra hemen kaloriferlerin oraya gidersiniz; sanki o hep size bakıyormuş gibi görüntünüz Ayhan Işık , sesiniz Agah Hün, beyniniz ise sütlaç kıvamındadır... Sonra o kızın yaptığı her hareketi sanki size özel bir iletiymiş gibi algılar mutlu olursunuz... Kendi kendinize "bak bak gülümsedi, bak bak saçını şöyle yaptı, bak bak baktı sanki.. o da seviyo be hemde çılgınca..." diyip abartma sanatının doruklarında gezintiye çıkarsınız... Sonra o size bakar yada siz öyle sanarsınız..koşarsınız gidersiniz peşinden seke seke.. Sonra yüzünüzün daha az sivilceli profinden yaklaşıp "merhaba" dersiniz oda sanki Devlet Malzeme Ofisi memuru gibi "buyrun ne istemiştiniz der" siz "seni tabikii" dersiniz( tabii içinizden dersiniz bu kısmı) sonra " eee şeyy ben sizi gördüm de yani şeyy eğer şey cıktığınız yoksa şey...derken cevap gelir pat diye "var! " işte o zaman anlarsınız ki aslında o bakışlar ,o gülüşler size diil koridordan geçen arkadaşına, öğretmenine, ota, bokaymış. aslında siz başa rüyaların insanıymıssınız.. O başka... Sonra gerisin geri gidersiniz ama direkt sınıfa, sıranıza oturursunuz.. Boynunuz hüzün kireçlenmesinden eğri kalmıştır.. Sıranızın üstü simdi ona hiç benzemeyen ama 2 saat önce "amma benzedi ha" diyerek çizdiğiniz portresiyle doludur...Sonra çaktırmadan o çizdiklerinizi silersiniz güzelce... Sonra sanki o kız belalınız olur, ulan kaloriferlerin orayada çıkmassınız artık hiç, ama her tenefüste kızla karşılasırsınız... işte o gün sevmessiniz okulu ve tabii ki o 2 kara kömür gözü.. Sonra öyle şanşlısınızdır ki birisi yüzünüzün daha az sivilceli profinden yaklaşıp "merhaba" der... sizde sanki kapıya gelen çelik tencere satıcıları gibi kocaman bir gülümsemeyle "buyrun ne istemiştiniz dersiniz" o da " eee şeyy ben sizi gördüm de yani şeyy eğer şey cıktığınız yoksa şey"...derken cevabı patlatırsınız "yok!" diye ama inanamazsınız be... Aynı kız ama bi beden küçüğüdür karşınızdaki, yani tek fark önceki kız large giyiyosa, bu medium giyiyodur... İkinizin gülümsemelerinin toplamı atlas okyanusu büyüklüğündedir artık... Sonra herşeyiniz 2 kişilik olur kantinden 2 çay 2 poğaca söylersiniz,2 kişilik sinema bileti alırsınız, otobüste 2 kişilik koltuklarda boş yer var mı diye bakmaya başlarsınız.. öpersiniz, koklarsınız, sarılırsınız... ilerde öpecekleriniz, koklayacaklarınız, sarılıcaklarınız gibi... hayat size güzeldir... aşk pat diye çıkar... sevgililer gününüz kutlu mutlu olsun...

13 Şubat 2009 Cuma

HIYARARŞİ


Tekrar merhaba sevgili okuyucular, özlediniz mi?.. "özledik" dediğinizi duyar gibiyim. işte bu "duyar gibiyim" lafı aramızdaki o güzide bağı anlatabiliyordur eminim...

Evet sevgili okur bugün hiyerarşiden bahsedicez birazcık... Vikipedi'deki tanımı aynen şöyle "bir toplulukta veya bir kuruluşta yer alan kişileri alt-üst ilişkileri, görev ve yetkilerine göre sınıflandıran sistemdir." Tanım için sevgili Vikiye teşekkürler... Öncelikle ast-üst ilişkisi gerekli midir? cevap evet, ama eğer ilişki zincirindeki halkaların üst kısmındakiler egolarına yenikse (bak yine egodan açıldı konu) alttakilerin vay haline. Böyle sistemlerin olduğu kurumlar alttan gelecek yeniliklere her zaman kapalıdır.Yeniliklere kapalı olmakta gelişimin en büyük düşmanı, yaratıcılığın sonudur. Peki düşünelim şimdi var mı çevremizde böyle sistemler? Düşününce görüceğiz ki hepimiz bu sistemin bir parçası olup çıkmışız ne yazık ki...


Bu güzide ülkemizin gelişememesinin en büyük sebebi hıyararşidir. Bizi yönetenlerin, emir verenlerin, hıyar olmasından kaynaklanan bir durumdur. Çünkü çok basit; Bi' hıyar sana ne verebilir ki?

Yükseklere çıkıldıkça oksijen azalır sevgili okur, bu da bilinç kaybına neden olabilir.. Siz siz olun yükseklere çıkmadan alçaktan bakmayı iyice öğrenin..

Umudumuz Ecevit mavisi!..